Hürriyet

12 Ağustos 2012 Pazar

Olmuyor



Olmuyor
Bu benden mi ondan mı
Bir kalbe ulaşmak
Ondan geçip ona kavuşmak
Aradaki engelleri atlamak
Kendini anlatmak mıdır
Yoksa hissettiklerin midir
Öne sürülenler
Belki de yaşadıklarımızdır
Geçmişin ruha mühürlenmesidir
Tecrübe deyip arkada bıraktıklarımız
Ya da açtığımız açılan yaralardır
Ben buna lanet diyorum
Üstümden kalkmayacak...

Sercan Kökel

7 Mayıs 2012 Pazartesi


Sensation ve Sensation Turkey


2 Mayıs 12 günü Kiev’de, 5 Mayıs 12 düzenlecek olan Sensation’ın Innerspace partisi için yola çıktık. Daha evvelden 2010 Sensation Wroclaw’da bulunmuştum açıkçası Celebrity Life konseptini o kadar da tutmaştım. Kiev’de parti gününe kadar Sensation’la ilgili herhangi bir aktiviteyle karşılaşmadım. Fakat 5 Mayıs günü, akşam üstüne doğru Kiev’in ünlü meydanı Globus’ta beyazlar içerisinde bir sürü kişiyi parti öncesi eğlenirken görmek beni ve arkadaşlarımıda yavaştan havaya sokmaya başladı. Saat akşam 9 gibi partinin yapılacağı yerde Expo Center Kiev’deydik. Her yer bembeyazdı. İnsanlar çoktan eğlenceye başlamışlardı, herkes ellerinde içkiler Avrupa’nın farklı kentlerinden gelenler parti öncesi bir arada çok güzel bir resim çiziyorlardı etrafa. Herkes sadece ve sadece eğlenceye odaklanmışlardı. Giriş yapacağımız Gold bölgeye ilerlerken etrafta çokta fazla güvenlik olmaması başta benim ve arkadaşlarımın dikkatini çekmişti. Sonuçta partiye 12,000 kişi iştirak edecekti. Girişte bulunan güvenliklerde sadece biletli olup olmadığımıza bakıyorlardı. ID&T’den bir arkadaşımızın bize sağladığı davetiyelerle girdik partiye fakat yanımızda dördüncü bir arkadaşımız olduğundan bir bilet daha alınması gerekiyordu bizde ayıp olmasın diye diğer bileti de satın alalım dedik fakat bilet gişesini kime sorsak konuştuğumuz kişiler İngilizce bilmediklerinden bir türlü cevap alamıyorduk. O esnada bilet kontrol işlemini gerçekleştiren çalışanlardan bir tanesi bize yardımcı olmak istedi ve supervisor’ına danışıp bize bilet gişesine kadar eşlik etti orda da aksilik kart geçmediğinden birde ATM sıkıntısı çıktı ekstradan, sağ olsun arkadaş bizim ATM sorunumuzda çözdü gidip biletleri aldı ve içeri girdik. İnsan ister istemez şaşırıyor aynısı Türkiye’de yaşansaydı yardımcı olunur muydu yabancı bir vatandaşa bilemeyeceğim. İçeri girdiğimizde partinin başlamasına yarım saat vardı ve içeride Olmeca’nın standında bulunan güzel kızlarla resim çektirme yarışı vardı, bir taraftan da herkes o büyüleyici başlangıcın başlamasını bekliyorlardı. Bize ayrılan bölgeye geçtik ve partinin başlamasını bekledik. O arada tabi içerisi büyük beyaz bir bulutu andırıyordu. Binlerce insan beyazlar içerisinde harika bir görüntü oluşturmuşlardı. Özellikle de ana sahnenin olduğu bölge INNERSPACE konseptini tamamen yansıtmıştı içeride sanki uzayda dolaşıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyordu. Parti çok güzel bir açılışla start verdi. Sırasıyla Mr.White, Krill Doomski & Sonya, Steve Lawler, Axwell, Sebastian Leger ve Juan-Daniel Sanchez kardeşler sahne aldılar. Özellikle Axwell house müzik sevenler bilir, kendisi Swedish House Mafia’nın üç kişisinden belkide en iyisi diyebilirim. Saat 01,35’de sahne almasıyla herkes ben dahil kendimizden geçtik. Bir taraftan yapılan sahne gösterileriyle, djleri, dansçı kızları, bembeyaz giyinmiş konuklarıyla mükemmel bir uyum ortaya çıkartıyordu. Steve Lawler’ın sahne alması esnasında tepede bulunan o devasa ışık toplarının birden aşağıya salınıvermesi ve rengarenk bir hal alması gecenin en güzel anlarından aklımdan kalanlardı. Bir ara seyircilerin içerisinde yurdum insanının “Bize her yer Trabzon” kaşkolunu kızlara tutturmaya çalışıp fotoğraf çekmeye çalışması bizde olursa nasıl olur sorusunun cevabını bulmama yetti. Ancak böyle olur!!! J Bir ara ana sahnenin olduğu bölgeye indiğimizde önümüzde bir grup gencin aralarında tartışmaya başladığını gördüm ve anında güvenliklerin oraya müdahalesi ile eğlenceye kaldığımız hızdan devam ettik. Halen o güvenliklerin olayı nasıl görüp anında nasıl müdahale ettiklerini çözebilmiş değilim! Parti saat 6’ya kadar sürdü ve partide gördüğüm bu ufak tartışma dışında en ufak bir olay çıkmaması da partinin benim açımdan çok çok daha güzel geçmesine neden oldu.

Bu aralar Türkiye’mizin gündemine düşmüş olan Sensation Turkey söylentisinin gerçek olduğunu bizzat orda çalışan arkadaşlarımızdan öğrendim. Akla tabi bir çok farklı düşünce geliyor. Bizde olur bizde olmaz tartışmasını da tetiklemiyor değil. Kendi penceremden baktığımda ve kıyaslama yapma şansım olduğundan diyebilirim ki bizim ülkemizde çok ama çok iyi bir çalışma yapılırsa olur hatta en güzelide olur. Fakat akla şu soru geliyor. Alkolün, güzel kızların, kız arkadaşlarımızın da gittiği bir partide herhangi bir kişinin yanınıza gelip kız arkadaşınıza dans etmek istediğini söylediğinde vereceğiniz tepki ne olur? Yada ufak bir sataşma olduğundan alkolün etkisiyle göstereceğiniz reaksiyon ne olur? Bu sorulara olumlu cevap verebilmek şimdilik çok zor. Toplumumuz sosyo-kültürel açıdan bana göre bu tarz organizasyonlara hazır değil. Yılbaşlarını hatırlayalım, Taksim’de tacize uğrayan yabancı vatandaşları gözümüzün önüne getirelim, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Bu arada Sensation’ı bekleyenlere güzel bir haber vereyim. 13 Ekim’de Sensation İstanbul’da…


Sercan Kökel

18 Mart 2012 Pazar

Otobüst Yolda 2

Merhaba Otobüstçüler, çok uzun bir aradan sonra tekrar bir aradayız. Ne oldu, nerelerdeydin kısımlarını atlayıp hemen otobüste. Attan inip eşeğe binmek misali bizimkisi de. Erguvan'ımdan 80'lerin voltranında buluyorum kendimi, şöyle bir bakıyorum da bizim kırmızı-beyaz voltrana o zamanlar ne cumhuriyetçiymişiz diyesi geliyor insanın... Yolculuğumuz bu sefer Göktürk'ten şehre şeklide başlıyor. Bu arada otobüst biraz tenha olduğundan bir kaç durak sonra karalamaya başladım. Tam bu sefer oldu derken şansıma bir badem bıyıklı oturuverdi yanıma. Yok yavrum bizde şans yok. En azından bu seferki kokmuyor. Tacizde yok çok güzel de bu seferde camdan dışarı bakıcam diye adam bizi kesmeye başladı, hayırdır Dayı! Bakalım etrafta neler var şöyle, 35-40 yaşlarında teyzeler, enişteler, bize malzeme çıkamayacak gibi duruyor, şöyle arkadan homurtular falan bir şeyler gibi bir dönebilsem baya bir malzeme var gibi ama... Hayır bizim Voltran'ın böğürmelerinden pek etrafımıza kulakta kabartamıyoruz. Yok arkalardan gelen ses duyarsız kalamayacağım bizim voltranıda bastırdı gelen sesler. O da ne öyle kırmızı başlıklı kızımızdan geliyormuş o ses-dış ses :) " Bak abla", " Tamam mı abla", "Sakın abla", "Ben ettim, sen etme"  şeklinde komutlar yardırıyor. Ablamızda "Hmm, Mmm"  havasında dikkatle dinliyormuş gibi içinden "Konuş sen kızım, konuş, bilmez miyim seni ne ömür törpüsüsün sen" dermiş gibi bakıyor :) Ahanda bir meraklı daha otobüstçüler öyle ayakta başıma dikilmiş bir tombul-bıyıklı-dalgalı saçlı dayı daha. Dikmiş gözlerini "Ne yazıyor" bakışları :) Amca yorma ben bile zar zor yazıyorum, ben bile temize çekerken kıvranıcam.  Daha ikinci yazımda kanaat getiriyorum; çok meraklıyız be otobüstçüler! Bende eksik birşeyler var bu yolculukta diyorum. Güler yüzlü teyzem benim "kalk orası benim yerim" tacizine başladı bile. Şu anda verdiğim mücadeleye şaşırırsınız. Gözlerimizle müthiş bir savaş veriyoruz, ben kaçırıyorum o dik dik yorulmadan bakıyor :P Olamaz, hayııııır yine mi teyze yine kozunu oynadı ve "Oglum, hastayım" kozunu oynadı ve otobüstçüler yazımı mecburen noktalamak zorundayım, yazımda iyice çirkinleşti mecbu teyzenin kozunu görüp yer vermek gerekti. Görüşürüz dayıcım, bu sefer sen kazandın ama bir dahaki sefer daha hazırlıklı olacam teyze sana da Güle Güle. Sağlıcakla kalın otobüstçüler bir dahaki seferimizde görüşmek üzere.

Otobüst

22 Şubat 2012 Çarşamba

Ayrılık Duası

Bunca harcanan sözlere inat yazıyorum... Artık bitti, bunun seni ne kadar üzeceğini biliyorum, boş yatağa kuru bir yastığa sarılıp gözyaşı dökeceğini, her sabah uyandığında elini boşluğa atacağını, her yüzünü yıkayışında aynada sadece kendi siluetini görüp kahrolacağını, her çalan telefona ben diye bakıp daha sonra hayal kırıklığına uğrayacağını, hayata kaldığı yerden devam etmek istemeyeceğini, herşeyden uzak durmaya herkesten kaçmaya çalışıp yabancılaşacağını, her yağan yağmurda, her açan güneşte gözlerinin hep beni arayacağını, benden sana kalan hatırlarla kendine acı çektireceğini kim bilir belkide resimlerimizi alıp masanın üstüne koyup her yuvarladığın kadehte melankolonin dibine vuracağını ve her gün bittiğinde diğer bir günün başlamasını istemeyeceğini zannedipte kendimi kandırmayacağımı bildiğim için sana teşekkürü bir borç biliyorum...

Yine yeni aşklara...

Sercan Kökel

19 Şubat 2012 Pazar

GİT


Git işte bıraktım seni başka kollara
Git
Durma koş sana atılan yalanlara
Git
Sana açılan o aşklara
Git
Aşk yoksunu avamlara
Git
Senden kalanları gönlümün tozlu raflarına
Benden aldıklarını da başka aşklara bırakıyorum
Çek git
Seni ilk kez gördüğüm gibi
Son bıraktığım yerdeki halini
İçimde düğümlenen nefreti
Yuttum
Çek git
Bende kalan bir yudum sevgini
Dökeyim o karanlık sokaklara
Kusayım aşkımı boş duvarlara
Bittim
Çek git

Sercan Kökel

Tüm aşklarım saklıdır...

11 Ocak 2012 Çarşamba

Düüüüüüüüüüüüüt

Bir gün
Aşkla karşılaştık
Ben burdaydım
O çok uzaklarda
Gönlü çok renkliydi
Ya kalbi desen
Bir o kadar uzun
Çiçekler açıyordu
Gamze'nin yanında
Ne de kıskandırıyordu
Baltığın dalgalarını
Nasıl da çıkartıyordu ruhumu
Geçen gemilerin bacasından
Düüüt düüt düt düt düüüüt
Düüüüüüüüüüüüüt...
Ruhumu mu okşadı ne!

Sercan K.