Hürriyet

26 Haziran 2011 Pazar

BambAŞKa

Başkalaştım yine bu akşam
Başkalarının takıldığı anlarda
Ona takılı kaldım
Yelpaze misali ruhumun tozunu alırken
Seyre daldım
Bakakaldım
Tekrar tekrar başa sarıp dinlerken buldum
Kendimi onda…
Karanlık sokaklarda bozuk sokak lambaları gibi
Çatırdayan, tıkırdayan
Köşe başlarındaki tinerci çocuklar gibi
İçime çekilmiş, kendimden geçmiş
Yolun sonundaki karakol misali
Bir gürültü, bir patırtı
Rakının ilk yudumu gibi
Lezzetli ve bir o kadar da sarhoş edici
Karanlığa sıkışmış bir mum misali
Parlayan, aydınlatan
Bir his örttü bu gece kalbimi baştan aşağıya
Korkuyorum üstümden çekmene
Korkuyorum üşümek istemiyorum
Sigaradan saçılan küller gibi
Savrulmaktan, yok olmandan
Bir kandil gibi
Eriyip, sönmenden
Kabrime dökülen sular gibi ruhuma
Akarken damla damla
Islatırken ruhumu, işlerken kemiklerime
Başımda okunan son dua olmanı istiyorum…

Sercan Kökel

04:20

25 Haziran 2011 Cumartesi

Şiir

Şiir
Size bir şiir yazacam
İçinde ne mi olsun istersiniz
İçinde özgürlük olan
İçinde fedakarlık olan
İçinde özveri olan
İçinde şefkat
İçinde dürüstlük
İçinde inanç
İçinde aşk olan
Vatan isterim…

Sercan Kökel

26.06.2011 02.10

18 Haziran 2011 Cumartesi

Aristo ve Yel Değirmeni

Aristo ve Yel Değirmeni


[Antik Yunan İ.Ö 25 Hipopotamus şehri]


{Aristo bir basına kırlarda dolaşırken ona dogru esmekte olan yel değirmenini görür}

Aristo: O uzaklardan bana dogru kollarını acmıs suratıma yalayan sey de ne öyle... Yoksa içimde dindiremediğim o açlık fırtınası mı yoksa gökyüzünde sorgulayıpta karsımda buldugum o ulu yaratıcı mı? Sen misin o sensen bana fısılda...

{O esnada yel değirmeni rüzgarın etkisiyle daha güçlü dönmeye başlar ve rüzgar sanki birseyler fısıldıyormuscasına Aristo'yu baska dünyalara götürür ve korkar}

Aristo:{Korku dolu bir ifade içerisinde} Evet tanrı dedikleri sen olmalısın evet sensin o, o sensin...

{Bugune kadar tanrı diye inandıgı Yunan Tanrılarına haykırmaya başlar}

Aristo: Duy beni Göklerin tanrısı Zeus duy beni aşkların tanrıcası Venüs duy beni denizlerin tanrısı Apollo ve duy beni yeraltının çirkin tanrısı Ares... Duyun beni...

{Ve hepsi bir arada Aristo'nun karşısına çıkıp }

Yunan Tanrıları : {Hep bir agızdan} Geldik burdayız seni dinliyoruz
Aristo: {Aristo alay edermişcesine bir bakış fırlatarak} Öyleyse beni dinleyin... Siktirin gidin...


Senaryo: Sercan Kökel
Kurgu: Sercan Kökel

17 Haziran 2011 Cuma

Bir Sarhoşun Anatomisi

Bir Sarhoşun Anatomisi

Demlenerek başlanılır bu merete
Hafif hafif arkadan gelen lakırdı
Hicaz mı Buselik mi
Beni hoş eden
Yoksa arkamda bıraktıklarım mı
Ya da hiç önüme katamadıklarım mı
Elim neden gider kemençeme
Uzun uzun sızlatır yüreğimi
Derinden bir ahhhh çekersin
Alırsın papazın düzünü eline
Koyarsın onu boşalttığın o kadehlere
Her bir yudumda anarsın hepsini
Söversin kendine, serkeşliğine, nutkun tutulur
Dalar gidersin o iç burkan dehlize
Sonra dönersin dönersin dönersin
Ve
Hayatın dibinde diz çökersin
Bırakıp gittiklerine...


Sercan Kökel

14 Haziran 2011 Salı

Otobüst - Bir otobüsün anatomisi

Erguvanım gene seyir halinde geçtim cam kenarıma, bakalım hangi talihli kişi yanıma oturacak- bir iki üç ve işte o nasılda sallana sallana geliyor kestirdi gözüne beni... Orta yaşlı-kır saçlı- biraz da yorgun bildiniz halen çalışmakta olan bir DAYI- birinci durağı geçer geçmez dayı sıkıştırmalara başladı çok geçmeden sızıyoruz hadi bakalım tam bana pres cama yapıştırmaya devam beni bari bir de kokmasa hoffff :S virajları da fırsat biliyor uyanık bak yasladıkça yaslıyor beni cama görünen o ki beni indirmek için kazımaları gerekecek dakikalar geçtikçe midemde garip bir sızı hissetim biliyorum ben bu bu bu o ter kokusu :S koltuk altı kılları arasındaki sürtüşme çoktan başlamış anladıkta burda hedef ben miyim DAYIIII !!! Ne alıp veremediğin var benim canım metobolizmamdan... Muhtemelen şu anda otobüs içerisinde görülebilecek türden rüyalar görmekte ki suratında garip bir gülümseme acaba neler geciyor aklından :) Gelelim etrafı kesmeye o da ne tam karşımda beyaz ceketli mor gömlekli 30 yaşlarda bir retro apaçi durmakta... Belli elinde yeni aldıgı dokunmadikten bir telefon etrafa sinyal vermeye çalışıyor :) Muhtemelen de şu an ulen hangi applikasyonu indirsek şeklinde bir görüntü çiziyor... Kesmeye devam ediyoruz ve hemen iki sıra sağında retro apaçimizin iki tane ergen bu lavuk ne yazıyor diye aralarında beyin fırtınası yapıyorlar :) Ve ve işte o dış ses geldi gene kafamızı dış sese doğru çeviriyoruz ve o da ne İbo'nun "Ayağımda Kundura" klibindeki o hali bir an o zannettim derken adamın böğürmelerini çözmeye çalışırken buluyorum kendimi :)  Bir taraftan da o kolundaki o çakma altın saat ve işte bu minibüsçü duruşu dedimiz bir el önündeki demire uzanmış öbür elde telefon... Post Modern Apaçi :) Neyse dönelim dayımıza o da ne dayı reset yemiş pc misali güvenli formatta ulen acaba hangi durakta inecektim şeklinde her durakta ayrı bir reaksiyon gösteriyor :) Ve ve ve bu geceyi apaçi tacizlerinden yoksun kalacaz derken bizim meşhur gençler otobüse binen kızları 13 nolu bakışlarıyla içten dışa süzmeye başladılar muhtemelen beyinciklerinde :) Aman diyeyim dayı indi indi dayım elveda dayı o kokunu untumayacam =) Seni özleyecem yol arkadaşım canım dayım :)
Geldik yolun sonuna otobüst iner...
 Bir dahaki sefere kadar ne yapıyoruz saat aksam 9-11 arasında otobüse binen bir dayı gördük mü o bizi gözüne kestirmeden hemen cam kenarından uzaklaşıyoruz :)
Kalın sağlıcakla...

7 Haziran 2011 Salı

Yeni bir hava yakalamanın tam vakti

Bir süredir herşey tekdüze gidiyorken hafta sonu beynimde çarpışan fırtınalar sonucunda kendime geniş çapta bir konfigürasyon yaptım. Galiba astrolojide bazı klişeler vardır hani onlardan satürn mü venüs mü artık hangi izotopsa Ay ile Güneş'in çevresinde tur atmaya başladıgından girişimci ruhumda ayaklanmalar başladı... Bu sefer doğru bir yolda ilerlediğimi fark ettim ve hayata atılım yapmanın zamanının geldiğini düşünüyorum... Gelişmeler yakında...

06.06.2011 Four Season Hotel'de yapılan bir lansmana katıldım arkadasım vasıtasıyla... Pek konusuna girmeyeğim lansmanın fakat gözüme çarpan bir kac şeyden bahsetmeden geçemeyeceğim... Hani vardır ya ah bir sosyetik olsam cemiyete girdiğimde gazeteciler beni şöyle allayıp pullayım beni gazetelerine dergilerine kapak yapsalar gibi düşünceler heh tam işte orda durun!!!  Dün gece boğazın güzelliği ile başbaşa havuz basında kurulan acık büfeye tanıklık eden biri olarak ben böyle birşey görmedim -birde ramazan da iftar cadırlarında oluşan insan kuyruguna ahlanır vahlanırlar- o ne kalabalıktır öyle insanlar birbiriyle yarış hallinde acaba bana rokfor kalcakmı umarım bana kadar roze kalmıştır (Roze ne derseniz bende dün öğrendim şarabın pembesiymiş) mücadelesi içerisindelerdi. Tam o sırada dank ettim meğerse bu davetler lansmanlar sosyetik açları doyurmak için düzenlenmiş =) Gelelim gecenin diğer bombasına Reha Muhtar-Kırmızı Fular-Karakök üçlemesine espri anlayışına hayran kaldım Reha Muhtar'ın kesinlikle gecenin en renkli adamıydı bir fotografcı arkadasımın kendisine yönelttiği; "Bir kare alabilir miyiz Reha Bey?" sorusuna "Neyin karesini !!!" cevabını vererek geceye nokta koyan esprisini yapmış oldu... Sen nice yaşa muhtar amca =)


 Takipteyim...